HADİ BE OĞLUM
Bu aralar çok mu film izliyorum ne J
6 Mart 2018 tarihinde İpek Saray AVM de izlediğim HADİ BE
OĞLUM filminden bahsetmek isterim. Duygusal bir yapıya sahip olmam hasebiyle
film beni ağlattı L
Filme geçmeden önce Kıvanç Tatlıtuğ ve muhteşem oyunculuğu
diyip susuyorum o mimikler, o gözyaşları, müthiş yüzme figürleri ve oğlum
deyişi.. Film baba oğul klasiğini konu alsa da filmde farklı bir tat vardı. Evet çok uzatmadan anlatmaya başlayım.
Ali ve babası Haşmet Antalya’nın Kaş ilçesinde kaptanlık yaparak
geçimini sağlamaktadır. Ali’nin annesi o küçükken ölmüş onu babası büyütmüştür.
Kaş’ın sıcak ve samimi insanları arasında mutlu bir hayatları vardır. Ta ki o
kız gelene kadar… (filmde kızın ismi verilmiyor.)
Otizm hastası olan
kız, Haşmet Kaptanın gemisini kiralamak ister ve bu sırada Ali ile karşılaşır.
Ali kızda bir tuhaflık olduğu sezmiştir. Çünkü hiç konuşmuyor ve boşluğa
bakmaktadır. Kız gemide güzel bir koyda dinlenirken birden ayağa kalkar
iskeleye yönelir ve kendini denizden aşağı atar. Ali kızı görür ve denize dalar
onu kurtarır. Ali kızı kucağına alıp kıyıya çıkarır. Hiç kimseyle konuşmayan
kız orada ağlamaya başlar ve muhteşem manzara eşliğinde Ali ile yakınlaşır. O
gece birlikte olurlar. Sabah olur ve kız gitmiştir. Babası onu alıp
götürmüştür. Ali üzülür kahrolur. Aradan uzun zaman geçmiş kız Ali’yi yanına
çağırmıştır. Kız hamile kalmış ve otizm hastası olması hasebiyle çocuğa
kendisinin bakamayacağını söylemiş Ali ise “ben çocuğuma bakarım” diyerek büyük
bir fedakârlık yapmıştır. Ve hikâye başlıyor…
Efe doğar bir yandan
dedesi Haşmet bir yandan babası Ali onu büyütmek için seferber olurlar. Efe
sürekli huzursuz ve ağlamaktadır. Gemideki misafirlere dahi rahat vermemektedir.
Ali nereye gitse Efeyi kucağında götürür. (Bu sahnelerde insan baba olmak ne demek
onu anlıyor.) Ali bir gün babasına: “ben bu çocuğa bakamayacağım.”demiş. Babası
da ona: “ben sana nasıl baktıysam sende öyle bakacaksın” demiştir.
Aradan 7 yıl geçer Efe
büyür. Ancak büyük hayal kırıklığı yaşanır. Efe annesi gibi otizm hastasıdır.
Seslerden korkar, konuşmaz, iletişim kuramaz, okula gidemez ve daha kötüsü
babasının yüzüne dahi bakmaz. Sadece elinde tablet ve kağıt kalem onlarla
uğraşmaktadır. (Filmdeki her ayrıntıya değinmeye çalışıyorum canlar.) Efe
arkadaşları tarafından dışlanır nöbet geçirir. (burada ağladımL) Ali ve Haşmet; Efenin
bu durumuna çok üzülür. Ali tüm zorluklara rağmen oğlu için hayata tutunur. Onun
yüzünü güldürmek ve onun bir kere olsun yüzüne bakıp kendisine baba demesi için
her şeyi yapmaktadır. Ali bir yandan gemicilik yapmakta bir yandan borçlarını
ödemek için denizin dibinden topladığı midyeleri satmaktadır.
Bir gün Efe sokakta kaybolur ve bir piyano sesini takip eder.
Ali onu bulduğunda Feridun Düzağaç’ın yanında piyanoya bakmaktadır. Ali oğlunun
çok özel olduğunu ve piyanoya bir yeteneği olduğunu anlar. (Burada Feridun Düzağaç
detayı çok güzeldi içten samimi müziklerinin içine birde oyunculuk katılması
enfes olmuş. )Ali oğluna oyuncak bir org alır. Efe bu orgla çok güzel müzikler
çalar. Ferudun Düzağaç, Efe’ye piyano dersi vermeye başlar. Efe duyduğu her müziği
çalmaktadır. Herkes çok şaşırmakta böyle bir yetenek karşısında Ali havalara
uçmaktadır.
Ancak müzik Efeyi hayata döndürmeye yetmez. Bir gün tıpkı
annesi gibi gemide otururken iskeleye yönelir ve kendini denizden aşağı atar.
Dedesi Efe’yi kurtarmak için denize dalar, Efeyi kurtarır ancak yaşlı kalbi
dayanmaz ve oracıkta ölür. Haşmet Kaptan Kaş’ın sularına gömülür. Ali,
babasının ölümünden sonra kendini içkiye verir. Bir yandan Efe’nin rahatsızlığı
ile uğraşmakta bir yandan hayat ile boğuşmaktadır.
Efe’de en ufak bir
gelişme yoktur hala başını eğmiş ve hiç konuşmaktadır. Son çare olarak Ali, Efe’yi
Feridun Düzağaç’ın İstanbul’daki konserine götürür. Efe piyanonun başına geçer
ancak çalmaz. Ali bir kez daha kahrolur ve Efe’ye: “senden piyano çalmanı
istemiyorum hadi be oğlum bir kez gözlerime bak bana senin baban olduğumu
hissettir” der.(Kıvanç Tatlıtuğ burada oyunculuğunu konuşturuyor.) Efe bunun
üzerine yaklaşık bin kişinin bulunduğu sahneye çıkar ve piyanoyu çalar tam
burada babasının gözlerine bakar. Efeyi herkes ayakta alkışlar. Ali oğlu ile
gurur duymakta ve hikâye sonlanmaktadır.
Film beklentimin üstündeydi ancak kadın oyuncu olarak Büşra
Deveci’nin oyunculuğunu yetersiz buldum. Bunun haricinde duygular güzel
işlenmiş oyunculuklar mükemmeldi. Olumsuz olarak bazı sahneler uzun ve ağır
ilerliyordu. Filmi izlemenizi kesinlikle tavsiye ederim sevgiyle kalınJ
Duygusal bir film anlaşılan. Bu da aklımda bulunsun.
YanıtlaSilEmeğinize sağlık:)
Evet oldukça duygusal teşekkür ederim :)
Sil